Kişisel internet sitesinde "Sultan II. Abdülhamit İngilizlere Niçin Sığındı?" başlıklı bir yazı dizisi yayınlayan eski Ak Parti milletvekili Kültür ve Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik, Sultan Abdülhamid de bütün faniler gibi, hatasıyla sevabıyla izler bırakarak bu alemden göçüp gitti. Bize düşen övgü ve sövgü saplantısına düşmeden onu gerçek yüzüyle tanımak ve tanıtmaktır. dedi.
Detaylı BilgiDoksan üç Harbi olarak bilinen 1877-78’deki Osmanlı-Rus Savaşı’nda, Osmanlı ağır bir yenilgi almış, Ruslar hem Doğu’dan hem de Balkanlar üzerinden Osmanlı Devleti’nin topraklarının önemli bir kısmını işgal etmişlerdi. Rumeli’deki yüz binlerce Türk, Müslüman perişan bir halde topraklarını terk ederek İstanbul’a doluşmuş vaziyettedir. Ruslar, o gün Ayestefanos olarak bilinen Yeşilköy’e kadar gelmiş ve her an İstanbul’u işgal edebilecek bir pozisyon almışlardır.
Detaylı BilgiSultan Abdülhamid’in yabancı Büyükelçilerle, diplomasinin gerektirdiği nezaket ve hassasiyetle muhatap olduğuna dair yüzlerce örnek vardır. Diplomasinin gu¨cu¨ne inanan II. Abdu¨lhamid, saltanatı boyunca u¨lkeler arasındaki ilişkilerde diplomatik nezaket ve teşrifata hep riayet etmiştir. Sultan’ın bu tarafı, onu seven veya sevmeyen herkes tarafından kabul edilmektedir. Sadece yurt dışından gelen yabancı misafirlere ve onların maiyetindeki kimselere değil, aynı nezaket ve hassasiyeti kendi ülkesinde yerleşik yabancı misyon şeflerinden de esirgememiştir.
Detaylı BilgiOsmanlı Devleti’nde hiç bir devirde, bireysel bazı yaklaşımlar istisna kabul edilirse toplu ve sistematik antisemitizme, yani Yahudi düşmanlığına rastlanmaz. Aksine Osmanlı millet sistemi din esasına dayalı olduğu için Yahudiler de diğer din mensupları gibi zimmî hukukuna tabi tutulmuş, her türlü dinî ve kültürel faaliyetlerini yapmalarına büyük bir serbestiyet sağlanmıştır. Zimmî olmak, bu insanların can, mal ve ırz güvenliklerinin devletin zimmetinde olması demektir.
Detaylı BilgiYabancı okullar meselesi, Osmanlı’nın daha 16. Yüzyıla kadar uzanan bir meselesidir. Kapitülasyonlardan güç alan Roman Katoliklerinin açtığı ilk yabancı okul, Fransız Cizvitlerin 18 Kasım 1583’te İstanbul’da açtığı Saint-Benoit’dır. I. Dünya Savaşı’nın başladığı zamana kadar Osmanlı Coğrafyası’nda Katolik, Ortadoks ve Protestan misyonerlerin açtıkları ruhsatlı, ruhsatsız okul sayısı 1124’tür. Bunların bir kısmı açıldıktan bir süre sonra kapanırken, bir kısmı uzun ömürlü olmuş, hatta bazıları günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Detaylı BilgiSultan Abdülhamid’le ilgili gerçeği yansıtmayan iddialardan biri de, onun Batılılaşma karşıtı, bugünkü moda tabirle “yerli ve milli” bir padişah olduğudur. Gerçek şu ki, Batılılaşma serüvenimiz Sultan Abdülhamid’ten çok önce başlamıştır. Osmanlı’nın güçlü dönemlerinde, yükselme devrinin zaferleri arasından tepeden bakılan, hatta bazen sefaletlerine acıdığımız Avrupa, kabuğunu kırmış,Reform ve Rönesans hareketleriyle orta çağ skolastik düşüncesinden, kilisenin hegemonyasından kurtulmuş, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmiştir.
Detaylı BilgiOsmanlı Devleti’nin toprak kaybı, daha 1699 yılındaki Karlofça Antlaşması ile başlamıştır. Bu, aynı zamanda Gerileme Devri’nin başladığı tarih olarak kabul edilir. Tıpkı insanlar gibi, İmparatorluklar da doğar, büyür, gelişir ve ölürler. Tarih boyunca kurulan bütün İmparatorluklar, miadını doldurunca ölmüşler ve onların külleri üzerinde yeni filiz devletler kurulmuştur. Esas mesele izzetle mi zilletle mi öldükleridir.
Detaylı Bilgiİlber Ortaylı Hoca, 19. Yüzyıla “En Uzun Yüzyıl” der. Hatta bu ismi taşıyan çok önemli bir kitabı vardır. Elbette her asır, yüz yıldır ama gerçekten 19. Yüzyıl bizim açımızdan o kadar çok yıkılışa, devrilişe, felakete ve zaafa sahne olmuştur ki, bir türlü bitmek bilmemiştir.
Detaylı BilgiYavuz ve Kanunî gibi, haşmetli devirlerin padişahlarının Pan-İslamcılık yapmaları zaten söz konusu olamazdı. Çünkü bütün dünya Müslümanları zaten onların eline bakıyordu ve hepsi Osmanlı’ya muhtaçtı. Çöküş asırlarında ise, çoğu diğer süper güçlerin esaretinde olsalar bile, dünya Müslümanları’na, Osmanlı’nın ihtiyacı vardı. Onun için “Pan-İslamcılık” dinî hasbilikten doğmuş bir hareket değil, zayıflıktan kaynaklanan siyasal bir ideolojidir.
Detaylı BilgiSultan Abdülhamid, başını Hüseyin Avni Paşa ile Mithat Paşa’nın çektiği bir askeri darbe sonucu padişah olmuştur. Tahttan indirilen amcası Sultan Abdülaziz, kısa bir süre sonra Dolmabahçe Sarayı’nda ölü bulunmuştur. Ölüm şekli intihar mı, cinayet miydi ? Bu hâlâ tartışılan bir konudur. Yerine yeğeni ve Sultan Abdülhamid’in ağabeyi V. Murat tahta geçirilmiş ancak 93 gün sonra V. Murad halledilmiş ve yerine darbecilerin bütün taleplerini karşılamayı kabul eden Sultan Abdülhamid tahta geçirilmiştir. Mizaç olarak zaten evhamlı bir insan olan
Detaylı Bilgi